Avantgart bir ruhun ifadesi olan Tank Française; Paris’le, şehrin özgürlüğü ve yaratıcılığıyla, yeni dalga sinemanın çok iyi yakaladığı kültürel coğrafyayla bizler arasında yeniden bağlantı kuruyor.
İlk lansmanı 1996 yılında gerçekleştirilen Tank Française, kasasıyla kusursuz uyum içindeki metal bilezikle bizlerle buluşarak müthiş Tank ailesinin şüphesiz vazgeçilmez üyesi olsu. Cartier’nin şimdi yepyeni versiyonunda radikalleştirdiği monoblok metal tasarım, hem estetik hem ergonomik anlamda yeni bir yaklaşımı temsil ederken, çelik ve sarı altın, pırlantalı ve pırlantasız seçeneklerle saatin ultra profilli hatlarına enerji veriyor.
Yaratılışından 25 yılı aşkın bir süre sonra bu saat, Cartier’nin çizgilerini radikalleştirdiği ikonik tasarımına sadık kalarak yeniden ilgi odağı oluyor. Büyük klasisizm ile modern cazibe arasında bir yerde zarafetini hiç kaybetmeden zamanla nasıl gelişeceğini bilen marka, tam da bu nedenle Paris’in sol ve sağ yakaları arasında, zamanın akışının bugün dahi geçerliliğini koruyan kahramanını merkeze alan bir filmle karşımızda. Bu film sinemaya ve Cartier’nin savunduğu kreatif özgürlük fikrine şapka çıkarıyor. Paris, güçlü kişiliklerle dolu uluslararası bir kitleyle çevrelenmiş haliyle baş rolde. Paris gökyüzünün zemininde sinematografik referanslarla noktalanan, geçen zamana zarif ve kültürlü bir saygı duruşu da diyebiliriz bu film için. Filmin yönetmeni ise yaratıcı kurgusu ve benzersiz hız anlayışıyla tanınan İngiliz film yapımcısı Guy Ritchie.